Karayolunda Seyir Halindeyken

Karayolunda Seyir Halindeyken

Karayolunda Seyir Halindeyken Meydana Gelen Trafik Kazası Sonucu Maddi Hasara Uğrayan Sigortalı Aracın Uğradığı Hasar Bedelini Karşılayan Sigorta Şirketinin, Zararın İdarece Giderilmesi İstemiyle Açtığı Davanın Adli Yargı Yerinde Çözümlenmesi Gerekir

(UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS 2017/790 KARAR 2018/21)

Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı 52 … 996 plakalı aracın 23.11.2012 tarihinde geçirdiği trafik kazası neticesinde hasarlandığını; araçta 2.510.00 TL.lık hasar meydana geldiğini; zabıt varakasına göre olayın meydana gelişinde davalı idarenin %100 yol kusurunun tespit edildiğini; meydana gelen hasar nedeniyle sigortalısına 2.510,00 TL sı tazminat ödeyen şirketlerinin, TTK’nun 1301. maddesine göre sigortalısının haklarına halef olarak kusur nispetine göre işbu davayı açmaya hak kazandığını ifade ederek; 2.510,00.- TL.nın ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle, 25.6.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi:2.1.2014 gün ve E:2013/463, K:2014/2 sayı ile, “(…) Eldeki dava konusu TTK 4/1 cümlesindeki “her iki tarafın tacir olması” koşulu gerçekleşmediğinden ve haksız fiile dayalı sorumluluk TTK 4. maddesinde tadadi sayılan ihtilaflardan olmadığından, TTK 5. maddesi gereğince mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir.

Nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 30.10.2012 tarih, 2012/10526 E., 2012/11575 K. sayılı merci tayinine ilişkin ilamı da bu yöndedir.

HÜKÜM: Yukarda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara göre:

1-Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli mahkeme olması nedeni ile Mahkememizin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dilekçe ve dava dosyasının ait olduğu mahkemesine gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzii Bürosu’na tevdiine… karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 8.5.2014 gün ve E:2014/7960, K:2014/7272 sayı ile, “(…) Dava, 6102 Sayılı TTK'nun 1472.maddesine dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacıya kasko sigortalı aracın hiçbir işaretleme yapılmadan, orta refüj bordür taşları yapım ve düzenlemesini yapan idare tarafından, yol üzerine bırakılan bordür taşlarına çarparak hasarlandığı iddiasıyla Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada mahkemece, 6102 Sayılı TTK'nun 4., 5., 1472.maddeleri gereğince davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de; Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle, kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerinin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan dairelere karşı 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.maddesine göre idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. 6100 Sayılı HMK'nın 114.maddesinde dava şartları sayılırken yargı yolu, görevden önce düzenlenmiştir. Bir başka ifadeyle mahkemenin görevden önce yargı yolunun caiz olup olmadığı hususunda inceleme yapması gerekir.

Bu durumda mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davada, adli yargının görevsiz olması sebebiyle yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

ANKARA 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ; 16.12.2014 gün ve E:2014/651, K:2014/747 sayı ile, “(…) Dosya yeniden esas numarasına kaydedilerek, taraf vekillerinin bozma ilamına karşı beyanları alınmış ve bozma ilamındaki nedenler usul ve yasaya uygun olmakla uyulmasına karar verilmiştir.

Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerinin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan dairelere karşı 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2.maddesine göre idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, hizmet kusuruna dayanılarak, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davaya bakma görevinin idari yargıya ait olması, adli yargının görevsiz olması nedeni ile yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM

Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara göre:

1-Hizmet kusuruna dayanılarak, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davaya bakma görevinin İdari Yargıya Ait Olması, Adli Yargının Görevsiz Olması Nedeni ile Yargı Yolu Bakımından dava dilekçesinin reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 3.İdare Mahkemesi, 10.11.2015 gün ve E:2015/2887, K:2015/1614 sayı ile, 2577 sayılı Kanunun 36., 14 ve 15/1 -a maddesi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Samsun İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

SAMSUN 1. İDARE MAHKEMESİ; 14.12.2016 gün ve E:2015/2000, K:2016/1799 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde; Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulanmasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ve diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; geçici 21. maddesinde de; "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından sigortalı 55 … 996 plakalı araç ile karayolunda seyir halinde iken meydana gelen kaza ile ilgili olarak tutulan kaza tespit tutanağına göre davalı idarenin % 100 kusurlu olduğu iddiasıyla kaza nedeniyle doğduğu iddia olunan ve sigortalıya ödenen 2.510,00.TL'nin tazmini için Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan tazminat davasında 02/01/2014 tarih ve E:2013/463, K:2014/2 sayılı karar ile davanın görev yönünden reddedildiği, anılan kararın kesinleşmesinden sonra da Mahkememizde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkememizde görülmekte olan davaya benzer bir uyuşmazlığa ilişkin davada "Görev Ret" kararı verildiği, görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesinin istenilmesi üzerine, anılan talep doğrultusunda gönderilen dosyada çıkarılan görev uyuşmazlığı sonucunda Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü tarafından verilen 06/07/2015 tarih ve E:2015/548, K:2015/554 sayılı kararla, 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesi kapsamında açılacak davaların görüm ve çözümünün hangi mahkemenin görevine girdiği açıklığa kavuşturulmuştur.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yukarıda anılan kararında özetle "Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında ‘‘Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari vargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğine hükmetmiştir.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin açık hükmü ile Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü tarafından verilen 06/07/2015 tarih ve E:2015/548, K:2015/554 sayılı kararı dikkate alındığında, bakılmakta olan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği açıktır.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca, görev yönünden reddine, aşağıda dökümü yapılan 145,75 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, aynı taleple adli yargıda açılan davada verilen görevsizlik kararı üzerine mahkememizde bu davanın açıldığı ve anılan mahkemece verilen kararın kesinleştiği dikkate alınarak, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş; daha sonra Mahkemece, 7.12.2017 tarihli üst yazıyla dava dosyaları Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 29.1.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.”
 hükmüne göre, Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerince, davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine de karar verilmiş ve kararın kesinleşmesinden sonra re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

Bu haliyle, Samsun 1. İdare Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı da gözetilerek, Samsun 1.İdare Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece adli yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ

Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu maddi hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”
 hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”
; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirketçe sigorta edilen 52 … 996 plaka sayılı aracın, 23.11.2012 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde Terme ilçesinden Ordu ili istikametine seyir halinde iken, yolun sol şerit çizgisi üzerinde bulunan bordür taşına çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; davacı şirket vekili tarafından, kaza ile ilgili olarak tutulan kaza tespit tutanağına göre davalı idarenin % 100 kusurlu olduğu iddiasıyla, kaza nedeniyle doğduğu iddia olunan ve sigortalıya ödenen 2.510,00.TL. hasar bedelinin, davalı idareden rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında "Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun 1. İdare Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun kabulü ile, Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin, 16.12.2014 gün ve E:2014/651, K:2014/747 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun 1. İdare Mahkemesinin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin, 16.12.2014 gün ve E:2014/651, K:2014/747 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.1.2018 gününde Üye T urgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.


KARŞI OY

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 29.1.2018

Acil Soru ve Bilgi Almak için Bizimle İletişime Geçin